17 Mart 2013 Pazar

Üçüncü sayfa

Her şey eski zamanlardaki gibiydi. Hayvanlar, kitaplar, şehirler eskisi gibiydi. Yalnızca adamlar değişmişti. Uyku denen olgunun ihtiyaç olması bir yana, bir şeylerden kaçış yolu olduğu yalnızlar tarafından biliniyordu. Yalnızlar, sadece yalnızdılar. Yalnız adamlar eskisi gibiydi. Yalnızca, adamlar eskisi gibiydi. Kitaplara anlamlar yükleniyor, şehirler kirleniyor, hayvanlar teker teker ölüyordu. Anlaşılamamıştı. Anlatamamıştı. Yalnızlığını avuttuğu tek şeyin ciğerini karartan tütün olduğunun farkındaydı. Zordu. Unutmak, unutulmak, aklında olmak, aklında kalmak zordu. Aklına gelen şeylerden kurtulmak için bir sigara yakıp, pencereyi açtı. Unutmuştu. Ölüm sessizliğinin farklı bir boyut kazandığı evinde yalnızdı. Güldü. Birileri tarafından seviliyordu, ama onun başka bir şeye ihtiyacı vardı. Eksikliğinin dolduğu yerde, korku başlıyordu. Sigara yaktı. Dolaptan usulca birasını alıp oturdu. Birayı unuttu. Sigarayı unuttu. Her şeyi unuttu. Artık kendisi için sevmenin de ötesinde olan tek şey sevilmekti. Sevilmedi. ''Aşk örgütlenmektir, bi düşünün abiler.'' diye mırıldandı. Örgütlenecek kimse yoktu. Sigarayı unuttu. Her şeyi unuttu. Unuttuğu için kendine kızamıyordu. Unuttuğu şeyleri hatırlamak diye bir şey yoktu. Unutulan unutulmuştu. Sigara, bira yok oldu. Adamlar yok oldu. Kendisi yok oldu. Bu çarkın içinden kurtulması için gerekli olan bir adam vardı, onu bilmiyordu. Adam kalabalıktı. Sevilmedi. Zaten bir araya gelmelerine gerek yoktu. Zaten hiçbir zaman gerek olmuyordu. Oturduğu yerde yoruldu. Sigarayı unuttu. Yangındaki alevler içinde kendisini buldu. Gerçekten de ahlak, aşktan daha önemli değildi. Aşık olamıyordu. Yandı, kül oldu.

İki oda bir salon evinde tek başına ölü bulundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder