20 Mart 2013 Çarşamba

İkimiz birden sevinemeyiz

Bazı şeyler yalnızca iki kişiyle olurmuş.

Kafam dalgın. Dağınık. Karışıklığımdan aynaya bakacak cesaretim yok. Saçlarım dalgın. Islaklığımdan eser yok. Keşke olsaydın. Ortamın karışıklığından muzdarip bedenlerimizi yanyana getirebilseydik. Bekleyemedim. Beklenemedin. Ben gidiyorum diyemedim. Saçlarımın dalgınlığından eser yoktu o sıralar, mutluydum. Umutluca, belki fazla hayallice yaşıyordum. En azından yaşıyordum. Sigaraların ardı arkası kesilmezken, aslında var olan bağlılıklarımı düşünerek usulca ağladım. Korkuyorum. Her şeyin olması gerektiği gibi yaşanma ihtimalinden korkuyorum. Seni düşündükçe mutlanıyorum. Saçlarım kalkıp gidiyor. Saçlarımı üç numaraya vuruyorum.

Saçlarım kalkıp gidiyor. Zaten her zaman gidiyor. Gitmekten başka yaptığı tek şey de gelmemek aslında. Gazların arasında kayboluyorum. Olmak istemiyorum. Olmanı istemiyorum. Ne istediğimi bilmediğimi iddia ettiğim zamanlarda suçlanıp, idam ediliyorum. Suçlanıyorum. Var olmandan suçlanıyorum, var olmaktan suçlanıyorum. Çemberin bir türlü tamamlanamasında benim de bir parmağım varmış gibi geliyor, dağılıyorum. Hüzünleniyorum. Zikzak değilmiş bu güzelim, hayır, çemberin ta kendisiymiş. Tüm olayları bu kadar karmaşık görmemin sonuçlarına katlanıyorum. Sigara içiyorum. Kalkıp gidiyorum.

Evde kombiyi yakmıyorum. Üşümek, kendini cezalandırmaktır bir bakıma. Aptallık yapma da gel buraya. Aptalsın. Sen olsan kombiyi yakardım mesela, yıkamadığım bulaşıkları yıkardım, çamaşır makinesine kirlileri koyardım. Evi süpürürdüm belki, belki de ütü yapardım. Şimdi oturuyorum. Düşünmekten başka bir şey yapmayıp oturuyorum. Sen olsaydın kafam dalmazdı belki. Art arda sigara yakmazdım, belki sigara içmeyi bile bırakırdım. Sırf erken ölmemek için, sırf yaşamak için. Güzel yaşlanmak için. Hiçbir şeyden kaçmazdım. Sen olsaydın, ben her şeye senden önce koşardım.

Sence de hiçbir zaman olmayacak birine bu kadar laf fazla değil mi?

Evlere dağılalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder