29 Mart 2013 Cuma

Dilek taşı

Bugün bulaşık yıkadım. İnanmasan hakkın var, malum ben bulaşık yıkamayı hiç sevmem. Mecbur kaldım. O kadar çok birikmişlerdi ki, bir yerden başlamak lazımdı. Ev kirliydi. Ev en az benim kadardı. Ne eksik ne de fazla. Ev benim kadar kirliydi.

Mecbur kaldım. Mutfaktaki balkon kapısını sonuna kadar açtım. Bilmezsin sen, benim ev az biraz karanlık. Girebildiği kadar soktum güneşi içeri. Güneş pek de yoktu ya, neyse. Biz işimize bakalım dedim, Bandista dinleyerek bulaşığa başladım. Köpükler seni unutturdu. İlk defa seni unutturdu. Ama işte o sözler yok mu o sözler, ''aşk örgütlenmektir, bi düşünün abiler.'' Hatırladım. Bulaşık bitti, sigara yaktım. Babam geldi, inanır mısın? Babamı tanımıyorsun. Onu gördüğüme sevinmedim. Çünkü bugün seni görmediysem, başka bir erkeği de görmemeliydim. Delirdim. Bir hışımla yemek yapmaya koyuldum. Mutfaktan çıkmadım. Yemek pişirdim, bulaşık çıkardım, yemek yedim. Hayatım bu değil miydi zaten? Bir şeyleri yapıyor, yeniden yıkıyordum. Yeni şeyleri hayatıma soktuktan sonra, içini boşaltıp kirlilerin yanına koyuyordum. Bana yeninin bir hayrı yoktu. Yeni kötüydü. Sen kötüydün.

Affet beni diyemem. Hiçbir şey için özür dileyemem. Bir tek dileğim var, o da pişman olup yalnızlığında sürünmen. Çünkü ben bulaşık yıkamayı hiç sevmem. Ve bulaşık yıkarken pişman olurum, anlıyor musun?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder