20 Aralık 2013 Cuma

Suçlu

Yorgun olmasaydım dünyayı kurtarabilirdim. Hayatım kontrolden çıktığından beri hızlı ilerliyorum, süslü cümlelerle aram pek kötü. Kısa cümleler kuruyorum. Kendimden haberim yok. Bazen yazmaya çalışıyorum, kağıtlar buruşuyor. Ben yazmaya başlayınca kalemler hep bitiyor. O güzel şeyler yazıyor, ben çirkin. Kağıtlar, kalemler, sözcükler artık beni sevmiyor. Platoniğim. Yazmaya devam ediyorum. Yazmaya devam ettikçe kafamın içindekiler bitmiyor. Kafamı karıştırıyorum. Suçu başkasına atıyorum. Çünkü o iyi şeyler söylüyor, ben kötü. Kötülükle çirkinlik arasında bir yerde kendimi arıyorum. Kendimi bulabilseydim dünyayı kurtarabilirdim. Rüya görüyorum. Yüzyıllardır görüyorum, kimse bilmiyor. Onları kendime saklıyorum. Bugün, Tanrı benim. Sigaramla beraber kendimi yakıyorum.

Kendimi cezalandırıyorum.


11 Aralık 2013 Çarşamba

Kız çocuğu

Keşke demenin anlamsızlığından yakındığım günleri hatırlıyorum da, şimdilerde keşke demekten başka bir şey yapmıyor olmam fazla acınası. Zamanımın çoğunu rol yaparak geçiriyorum; eğleniyor gibi, mutluymuş gibi, seviyormuş gibi, seviliyormuş gibi. Gibiler çoğaldıkça, hayatımı kaybediyorum. Parçalanmış durumdayım. Birileri parçalarımı ele geçirmiş, hepsi benim hayatımı yaşıyor. Ben, kendimi yaşıyorum. Aynı anda binlerce düşünce kafamın içinden geçiyor, ben benden geçemiyorum. Oysa yalnızca bir hayat isterdim, yalnızca tek bir şeye tutunmuş bir hayat. Yalnızca kendime sahip olduğumu hissetmek istemezdim mesela, yalnız hissetmemek için bir kedi sahiplenmezdim, sıkıldığım zamanlarda sebepsiz ağlamazdım, hatta sıkılmazdım. Fazla düşünmez, gereksiz insanların yüzünü bile görmezdim; kim bilir, belki aşık olmadan sevişirdim. Utancın anlamını bilmediğim yerlerde olmak isterdim, her şeyi bildiğini sanan insanların olmadığı bir yerde; mutlu şehirlerde. Kaybolmak isterdim, sonra bulunmak. Kendimi öldürme cesaretine sahip olmak, bu cesaretle yaşamak isterdim. Yalnızca yaşamak.

Güç geçtikçe anneme benziyorum. Hayatımda tanıdığım en yıkıcı insana. Önce kendini, sonra beni yerle bir eden insana. Annemi sevmemeye çalışıyorum. Uzak durmaya, uzağında kalmaya, hayatımdan çıkarmaya çalışıyorum. Beni sevmesin istiyorum. Çünkü insan ailesi tarafından sevilince sevilmeye değer birisi olduğunu sanıyor. Bir gün geliyor; sevilmek istiyor, sevilmiyor. Sonrası hep, hayal kırıklıkları. İnsan ailesinden sevgi gördüğü sürece büyümeyi unutuyor.

Kız çocukları en çok annelerine benziyor.




9 Aralık 2013 Pazartesi

Kendini sevmeyen bir insan sevilmeye ihtiyaç duymamalı.

Etrafta rahatsız edici bir sessizlik var. Soğuğa aldırmadan balkona çıkıyorum. Sigara içmem lazım. Bu durumun beni zorlayacağını adım gibi biliyorum, çünkü gün içinde hatırlayamadığım bir saatte sigaralarımı çöpe attım. İnsan kendini güçlü hissetmek uğruna ne kadar saçmayabiliyor değil mi? Sigaraları çöpten çıkarırken fazlasıyla zavallıyım, hayattımda sahip olduğum en önemli şeyi attığım çöpten çıkarıyorum. Bunlar elindekileri kaybeden ve istediklerini elde edemeyen korkak bir insanın son çırpınışları. Bir kadının. Hava soğuk. Aldırmıyorum. Yerdeki karları görebilmem için eğilmem gerekiyor. Buranın lüks bir hapishaneden pek bir farkı yok. En azından ben öyle hissediyorum. Kendimi fazlasıyla tanıyorum, kuşkum yok. Sobalı bir evden çıkan dumanla, sigaramın dumanı birbirine karışıyor. Sigaram. Her şey aslında ait olmayla ilgili. Bir şeylere gerçekten sahip olmakla ilgili, kaybetme korkusuyla ilgili. Bir bağımlılığa bu kadar ihtiyaç duymanın nedeni seni sen izin vermedikçe bırakıp gitmeyeceğinden emin olman. Hayatımdan uzun vadede kurtulmaya çalışıyorum. Yolları ben seçtim. Kimseyi suçlamıyorum.

Gökyüzü kirli. Sıkılıyorum. Erkeklerden, sigaradan, kendimden sıkılıyorum. Keşke tam burada, bu noktada ölsem diyorum.

Ara sıra kendime ihtiyacım oluyor.

Ölemiyorum.