13 Aralık 2010 Pazartesi

Felsefe

İnsan, hayatının bazı dönemlerinde düşünmekten bile aciz kalabiliyor. Memur kenti'' diye küçümsenen Ankara, insanı büyük bir iştahla yutabiliyor kimi zaman.

Kalabalığın içinde insanlar var. Nerdeyiz bilmiyoruz. Ne yapıyor olduğumuzdan haberimiz yok. ''Biz kimiz?'' diye soruyoruz usulca. Kimse yok etrafta. Hava soğudu. Yaşanmayacak her şey yaşandı. Ruhumuza kar yağdı, buz tuttuk. İnsanlardan olabildiğince uzak durduk.

''Sömürge var bir yerlerde!'' diye bağırdı bir anarşist, ''Tam içimizde bir yerlerde sömürge var!''

-Bu hayat bizim olmamalı.
+Bizi neden üzüyorlar?

Ve sonra yine bağırdı: ''Her yasak kendi isyancısını yaratır!'' Sevgi yasaktı. O da bir isyancı.

Kahvesini yudumlayarak köşeyi döndü, kayboldu. Sigarasını yaktığı sırada, yanında bir kadın gördü. Kaçarak uzaklaştı. Çünkü her yerde kar vardı.

Ve ''Biz neden yaşıyoruz?'' diye bir soru geldi en arkadan. Yüzü seçilmeyen bir yabancıdan. ''Güzel şiirler okumak için.'' diye cevapladı bir kadın. ''Ve şarap içmek için..''

Her yasak kendi isyancısını yarattı.
Kadın kendi (u)mutsuzluğuyla kaldı.