5 Mayıs 2013 Pazar

Güneş

İstanbul'da erken uyanıyorum. Öyle vaktim olsun falan diye değil, yatakla aramda yalnızlıkla ilgili bir bağım olmadığı için.

Bu arada, yarın dönüyorum. Yalnızlıkla ilgili çok büyük bir bağım olduğu yatağıma gidiyorum.

Nereye döndüğümü bilmiyorum, durup Aksaray'ın arka sokaklarına bir selam çakıyorum.

Dönmek istemiyorum.

Şimdilerde güneşli hava açık pencereden giriyor, perdeler açık ve ben kendimi daha iyi biri gibi hissediyorum.

Ne kadar iyi olduğumu bilmeme ihtiyacım yok. Sadece daha iyi. Her zaman daha iyi.

Daha iyi olmak için uğraşıyorum, gençliğimi hissetmeye, gençliğimi devam ettirmeye çalışıyorum, her gün bira içiyorum, bazı günleri de rakıya ayırıyorum.

İtiraf etmeliyim ki rakı kültürünü çok da bilmiyorum.

İsterim ki sen bana şu rakı muhabbetini en ince ayrıntısına kadar anlat.

Hareketlerinle, mimiklerinle, ellerinle anlat. Rakı kültürünü yaşat bana sonuna kadar, diğer kadınlarla nasıl seviştiysen beni de öyle sev.

Sevmekle sevişmek arasındaki farkı en iyi sen bilirsin çünkü. Karşılık. Karşılık gördüğünle sevişirsin, bazen de karşılığında bir şey görmesen de fark etmez, ''birilerini'' her şekilde seversin. Birilerini her zaman bambaşka seversin.

Sevmediğinle sevişemezsin.

Bir yanın sevilmekten hep korkar. Sevdiğin zamanlarda kendine güvenirsin çünkü, sevildiğin zamanlardaysa korkarsın, hiçbir zaman emin olamazsın.

Ben böyleyim.

Sevilmekten korkarım ama senden korkmam. Sende benden bir parça varmış gibi sanki. Cevaplarını beklerken korkmuyorum mesela, bana her zaman geri dönüyormuşsun gibi.

İstanbul gibisin, hep aklımda, hep kalbimde, o beklediğim, hayallerimdeki şey. Seni yaşamıyorum ama ara sıra seninle oluyorum, okuyorum, okuyorum, seninle oluyorum.

Her gün düzensiz olarak bira içiyorum ve Galata civarında güzel insanlar görüyorum. Kadıköy'de ise eylemler.

Taksim'i kapatanlara ana avrat sövüyorum, sonra sen beni duyuyorsun ve beraber sövüyoruz.

Bize her yol Taksim, diyorum.

Taksim'e gitmeyeceğimi söylemiştim, hayatımda ilk defa sözümü tutuyorum, bu sefer de eylemlere Kadıköy'de gidiyorum.

Eylemlere gidiyorum. Sözümü tutmuyorum.

Moda'yı baştan başa geziyorum.

Kafam çok karışıyor, senin olmadığın zamanlarda başka adamlara inanmaktan korkuyorum. Senden başka kimseye inanmak istemiyorum.

Sadece yürüyorum.

İstanbul gibisin, yalan yok. İstanbul gibi güzel, zarif, kurtarıcı ve hayatımın çoğunu kaplayan bir hayalden öteye gidemiyorsun.

İstanbul gibi karışıksın, onun gibi aşık. Benden başka tüm kadınlara aşık olmuşsun resmen, beni görmeni bekliyorum şimdilerde.

Şimdilerde başka şey düşünmüyorum.

İstanbul'un arka sokakları gibi görünmeyen yüzlerini istiyorum. Kalbinde pislik var mı, bilmek istiyorum.

Tüm bunlar beni korkutuyor, yalan yok. Ama ben İstanbul'dan korkmuyorum.

Tüm fonksiyonlarımı yitirdim, artık siyah giyiyorum.

Tek başına yenen yemekleri hiç sevmem.

3 yorum:

  1. Sevmek sevismek farki diyince, sure farki geldi aralarindaki , hani sarkida olan, hani biri bir omur de digeri bir dakika olan. :)

    Guzel bi yazi, etkileyici ve siirsel.

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ediyorum. ben bu durumu karşılıklı olup olmamasına göre değerlendirmiştim. birini karşılığında sevgi görmesen de sevebilirsin, ama sevişmek karşılıklı bir olay. bazılarımızın sevmeye değil sevilmeye, dolayısıyla sevişmeye ihtiyacı var ve buradaki sevişme yalnızca seks manasında değil tabi ki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet anladim, sadece aklima sarkiyi getirmisti, soylemek istedim, sevgilerimle :)

      Sil