21 Nisan 2013 Pazar

Just like a woman

Bugün müziği yaşamıma tercih ettim. Dinlediğim şeye o kadar konsantreydim ki yoldan karşıya geçerken etrafıma göz ucuyla bile bakınmadım.

Ölebilirdim. Ölmedim.

Günlerim mutlu gibi. Yine de bazen bunalımlara giriyorum, anlamaya çalışmaktan da vazgeçtim. Artık sadece müzik dinliyorum. Kahve içiyorum mesela. Dylan bana iyi geliyor.

Yazmak için kendimi zorladığım zamanlar var. Beynimin bir şeyin üstünden yüzlerce kez geçmesinin ardından yaşadığım kafa yangınları. Yoruluyorum. Unutuyorum. Artık kolay unutuyorum ve bu durum benim canımı sıkıyor. Yüzünü hatırlamak için kendimi zorluyorum mesela. Konuşurken aldığı şekli hatırlamıyorum, anlatırken yaşadığın heyecanı hissedemiyorum. Kimse bilmez, bir kere ağlamıştın, üzülmemiştim. Aksine sevinmiştim, belki gelir diye beklemiştim, o zamanlar aptaldım, bilirsin. Bir kere ağlamıştın ama sen bilmezsin, dedim ya, kimse bilmez. Yaşlar vardı, acı yoktu. Ağlamadım desen inanmam, bu aralar kendimden başkasına inanmıyorum çünkü. Konuşmaman lazım. Yüzünü bile hatırlamadığım biriyle sohbet edemem, susman lazım. Seni unutmaktan kastım bu değildi, hatırlamam lazım.

Yapamıyorum. Beynimin eriştiği nokta beni bitiriyor. Mesela. Sigara içerken her şey daha kolaydı. Sigara içerken sigaradan başka hiçbir şey yoktu. Sigara sağlığa zararlı, bana yararlıydı. Sevilme konusuna gelince, bu işte benden daha beter kimse yoktu. Belki de vardı. Umrumda olmadı.

Kendime iyi gelmiyorum. Haykırasım var.














Kendime üzülmekten daha iyi yapabildiğim tek şey sana acımak. Acıyorum, hatırlayamadığım bir adama acıyorum. Hatırlamamak değil, kendimi kandırıyorum. Yine. Tanımadığım bir adam.

Tanımadığım adam.

Temizlenmiş ciğerlerime öksürükler doluyor. Boğuluyorum. Seni tanımıyorum.

Haykırıyorum.

İyi geceler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder