19 Ocak 2014 Pazar

Kedi

Gözlerimi açtığımda yine yanımdaydı. Sanki, o her şeyde kapıldığı suçluluk duygusu yüzünden beni yalnız bırakmamaya çalışıyordu. Üzgün bir kadındı. Fazlasıyla yalnızdı. Hiç olmayacak şeyler düşlüyor, sonra bu imkansızlığını düşünerek kendi kendine sövüyordu.

‘’Oğlum, beni seviyor musun?’’diye sorduğu her an, gerçek bir cevap alacakmış gibi umutla yüzüme bakardı. İşin aslı, tüm bu yalnızlığını benimle gidermeye çalışıyordu. Benimle konuşmaya çalıştığı anlarda sırf onu daha fazla mutsuz etmemek adına miyavlıyordum. Bunun ona yetmesi gerekiyor, fakat çoğu kez benim bu düşüncelerimden bihaber bir şekilde mutsuzluğuna kaldığı yerden devam ediyordu. Bir gün her zamanki gibi kumumu temizledi, yemeğimi kabıma koydu. Bana çocuğuymuşum gibi davranır, benimle ilgili şeyleri asla aksatmazdı. Ağır ağır yürüyüp bana doğru eğildi; bir şeylerin yolunda gitmediği suratından belli oluyordu. Beni öptü ve odadan ayrıldı.

Bazı günler eve annesi uğrardı. Bir araya geldiklerinde kavga etmekten başka bir şey yapmazlardı. Kadın, sevgisizliğini annesinden almıştı. Sevgisizliğinden dolayı yaşamak istemediği günler o kadar fazlaydı ki, bu yaşına kadar hayatta kalabilmesine şaşırıyordum. Orta yaşlı ve bekardı. O kadar çok sigara içiyordu ki, sigara dumanı kaplı havayı soludukça ben bile kanser olmaktan korkuyordum. O, korkusuzdu. Sigaranın kendisini ait hissedebildiği tek şey olduğundan ikimiz de hemfikirdik. Ama bir yandan da kurtuluşunu sigarada görecek kadar aptaldı. Çoğu kez bana imrendiğini dile getirirdi. Eve uğrayan samimiyetsiz arkadaşlarına: ‘’Keşke kediler gibi olabilsek, kendileri için önemli olan tek şey var oluşları; kendi hayatlarından inanılmaz derecede bir keyif alıyorlar. Ben de kendimi sevebilmek isterdim.’’ derdi. Bu umutsuz vakaya arkadaşları bile katlanamıyorken, ben katlanıyordum. Benim için önemli olan tek şeyin var oluşumdan öte, kendisi olduğunun farkında bile değildi. O zaten, hiçbir şeyin farkında olmak istemezdi. Sigara içerek kendisi için mühim olan tek şeyi, ölümü beklemekteydi.

Dışarıdaki ayak sesleri kesildi. Saatler geçmesine rağmen yanıma uğramamıştı. Açlığımı endişe bastırdı. Daha yüksek tonlarda miyavlayarak dikkatini çekmeye çalıştım. Gelmedi. Çevik bir hareketle kapı koluna atlayarak kapıyı açmaya çalıştım. Birkaç başarısız denemeden sonra nihayet dışarıdaydım. Gördüğüm şey beni şaşkınlığa uğrattı. Hayatta önemsediğim en değerli varlık yerde hareketsizce yatıyordu. Yüzünü yalayarak uyandırmaya çalıştım. Nefes almıyordu. Sonunda hayatındaki ilk başarıya imza atarak, en büyük hayalini gerçekleştirmişti. Bu onun için, geçmişinden bir öç alma faaliyetinden ibaretti. Hüznümden ne yapacağımı şaşırarak, açık olan balkon kapısına doğru yol aldım. Acı bir miyavlama eşliğinde evi terk ettim.

Biliyordum, ben de ölecektim.

1 yorum: