15 Mayıs 2013 Çarşamba

Direniş

bir varmış, bir yokmuş.

bir kez gelen, her seferinde gidiyormuş. söylenenler yalanmış.

bir kez ölen, öldüğüyle kalıyormuş ve bunun çaresi bulunamamış.

*

farkındalığının elinde olmadan arttığı bazı günler vardır.

insanlar gerçekten ölüyordur.

insanlar istemeden ölüyordur.

insanlar büyük bir hızla ölüyordur.

ve sen, kendi isteğinle ölüme gitmeye çabalamanın ne kadar bencilce olduğunu anlar, küfürler edersin. küfür, insanın kendisiyle çatışmasının en doğal halidir.

mesela,

kendini öldürmemek için hayallerini öldürmek diye bir şey vardır.

bazen hayallerini öldürmemek için kendini öldürürsün ve öldüğünle kalırsın.

günlük yaşamda konuşulan şeyler yavandır, bundandır ki bazı zamanlar yaşamın günlük hallerinde bulunmak istemezsin.

öyle bir dünya yoktur.

bazı zamanlar kötüdür, ölümün en büyük kurtuluş olduğunu düşündüğün.

ölümden bu kadar bahsediyor oluşuma anlam veremezsin. zaten verebilseydin şu anda sonun başlangıcına merhaba diyor olurduk.  

birlikte.

yaşayabilmek için denemek gerekir ve dünya üzerindeki en gereksiz insanlar korkaklardır.

hayalin büyüğü küçüğü olmaz, pek az insan bunu biliyordur. sen, hayallerinden kaçmayacaksın. dünya üzerindeki en zavallı insanlar onları yadsıyanlardır çünkü.

bir anın bir anını tutmayacak ve bununla gurur duyacaksın. delirmekten asla korkmayacaksın. yollarda koşuşturacak, aşık olacak, çocuklarla oynayacaksın.

o çocuklar, bir gün dünyayı kurtaracak.


13 Mayıs 2013 Pazartesi

Sokak

hayatım boyunca, çok şey istediğimi sandım. yanılmak insanın en doğal özelliği.

başucumda bir sehpa var. omzumun hizasında Tezer Özlü olmadan uyuyamıyorum. güçlü hissettiriyor. en olağan şekilde.

öpüşmenin güzelleştirdiğine inanıyorum. gençleştirdiğine.

yeterince genç olduğumu fark ettiğimde yalnızlaşıyor, fazlasıyla yaşlandığımı hissettiğimde öpüşüyorum.

en çok da öpülüyorum, hoşuma gidiyor.

her şey boynunda başlayıp omuz başlarında bitiyor.

bazı zamanlar gözlük takıyorum. bu aralar sürekli sigara içiyorum. erken ölmekten başka bir çarem kalmadı.

fazla düşünmek manasızlaştırıyor.

çünkü,

öpüşmenin öpüşmekten daha büyük bir anlamı yok.

yalnızca,

aynaya baktığında iyi hissetme hali. beynindeki sivrisineklerin öldüğü an.

beyninin olmasını istemediğin zamanlar olur, bilirsin.

bazıları bilmez.

başkasını öldürmemek için kendini öldürdüğün zaman, işte o zaman anlarsın.

sokaklar evlerden daha güzeldir.
 
öldüğün gün, ölmüş olacaksın.

o kadar.

12 Mayıs 2013 Pazar

Je t'aime

''bu sözlerimi cennet ehline aynen ilet sevgilim:
devletin bekasının da allah belasını versin,
malboranın da!''


güven-park, güven hastanesi, güvenlik caddesi

bizim buralarda güvenlik çok önemlidir ve büyük harflere karşı bir duyarlılık yoktur. buralar fazlasıyla sessizdir, insanlarımız mutsuzluklarının acısını kimden çıkaracaklarını şaşırırlar.

insanlar şaşırmaları pek sevmezler, onlar için eski olan her şey iyidir, yenileri sevmezler. ankara'nın kısmi kokuşmuşlukları bundandır.

bazılarımız otobüs değil, dolmuş sever. hatta bazılarımız en çok yürümeyi.

yürümek insanın hayatını kurtarır, çok az doktor bunu bilir.

bazı durumlardaysa doktorlar bir halta yaramaz, bunu en çok Tezer Özlü bilir.

zamanlar geçicidir ve biz o zamanların içinde yaşamaya mahkum olan zavallılarız. en mutlumuz bunun farkında değil.

mutlu olduğunu zannedenlere gülen bir kesimiz, elimizden sigara, ağzımızdan kelime eksik olmaz.

allah bizi sevmez.

çünkü biz en doğru anlarda bile kendimizi sevdirmeyiz.

az biraz deliyiz.

her yerde güvenlik olsa bile biz bir şekilde tehlikeyi bulur, ona doğru gideriz. elimizde olan tek şey yanlış yollara sapabilme becerisidir çünkü.

elimizden gelen tek şey ise bir şeyleri sevebilmek.

bazı zamanlarda yalnızca severiz ve sevmekten midemiz bulanır. midemizde kelebekler değil, beynimizde sivrisinekler uçuşur.

sivrisinekleri sevmeyiz, onlar yaz akşamlarının en kötü yanıdır çünkü. ve aylardan en güzeli eylül.

biz yalnızca alkolle kusarız.

kafalarımızın iyi olması için alkole gerek yoktur, severken sarhoş olmayı biliriz. ya da sarhoş olurken sevmeyi. en iyisi de sarhoş olmayı sevmektir, dünyaya henüz daha iyisi gelmemiştir.

ağzımızdan sigara eksik olmaz.

ve biliriz, bilmenin insanın doğasına aykırı olduğunu.

ve biliriz ki, yürümenin en güzeli telaşsız olanıdır. telaşı sevmeyiz ama ondan asla kurtulamayız. kafamız telaşlanmaya programlıdır çünkü.

eve dönmek istemediğimiz anlarda kendimizi evde buluruz, eve en çok dönmek istediğimiz zamanlardaysa yine evde oluruz.

her ne kadar nefret etsek de gidecek başka bir yerimiz yoktur. ama elbette ki sokaklar evlerden her zaman daha güzeldir.

mesela,

ölülerin aklıyla düşünüp, onlara göz kırparız. durmadan.

kelimelere aşık olup, asla gelmeyecek adamları bekleriz. zira, kelimeler bizim için önemlidir. yazarlara, şairlere, filozoflara, şarkı söyleyen adamlara aşık olur, çocuk ruhlu tüm hayalperestlerin hayallerinden birazcık çalar, kendi hayallerimizi yaratırız.

asla gelmeyecek adamlardan, asla ümidi kesmeyiz.

bazen,

iki paket sigaradan daha güzel olan bir şey varsa,

o da üç paket sigaradır.

kullandığımız şeyleri sevmezsek onların ne anlamı kalır?

yorgunuz. fazlasıyla. her şeyi fazlasıyla düşünmekten yürümeyi unutuyoruz.

her yere koşarcasına gidip, sürekli çalışıyoruz. hatta bazı zamanlar çalışmaktan başka bir şey yapmıyoruz.

isteklerimiz bitmek bilmiyor.

bizden beklenen başarıyken, yalnızca yürümek istiyoruz.

bazı yollar hiç bitmesin,

bazı evler, bazı sokaklar, bazı şehirler hiç olmasın.

falan.








not: ve gerçekten de, böyle bir şarkı yapan adamın elinden her iş gelir.

10 Mayıs 2013 Cuma

Yanıt

Kayboldum.

Durmadan arıyorum şimdilerde.

Şimdilerde arayıp da bulamamaktan başka işim yok.

Alıştım.

''Alışmak insanın en kötü özelliği.'' dediğimde karşı çıkanlar vardı.

Alışmazsak yaşayamazmışız. Sanki şimdi yaşıyormuşuz gibi.

Onlarla bir günlüğüne beyin takası yapmak isterdim.

Kafam bana ağır geliyor. Kendimden başka bir şeyden korkmuyorum.

Cesaretsizim şu sıralar. En azından kendimi kandırmıyorum.

Cesaretsiz bir kayıp olmanın acısı çok büyük. Bulduğunu bile fark edemeyebiliyorsun.

Bazen.

Geçmişte arıyorum.

Geçmişi bugünle kıyaslıyorum, başım dönüyor.

Alkol olmasaydı.

Dönmeseydim.

Bindiğimde alkollüydüm: 28T

O otobüs sonsuzluğa uçsaydı ve geri dönmeseydim. Geri dönmeseydim değişen pek bir şey olmazdı.

Yenilerde arıyorum.

Yeni ve iyi olan bir şeyle karşılaşmadım bugüne kadar. Her şey değişiyor ve iyileşen hiçbir şey yok.

Gelecekte arıyorum. Ben kendimi en çok gelecekte arıyorum.

Başım döndükçe ben dönüyorum.

Aşık olmanın varlığına inandığını söyleyen birkaç adam görüyorum, yalnızca konuşuyorlar.

Amenna, hepimiz özgürüz diyorum.

Acı çekmenin özgürlükle bir bağlantısı mı vardı? Hatırlayamıyorum.

En çok da gelecekte arıyorum.

Geçmiş geçmiyor. Adamlar uzaklardan geliyor.

Ben bir yere gidemiyorum.

Şimdilerde hata üstüne hata yapmaktan başka bir şey yapmıyorum.

Öyle bir hayalim var ki, asla gerçekleşmeyecek.

Öyle bir hayalim var ki, düşündükçe kahrımdan ölüyorum.

Şimdilerde hayallerimden başka düşündüğüm bir şey yok.

Zaman daralıyor.

Tatil bitti.

Uyanma vakti.

Cevap bekliyorum.

7 Mayıs 2013 Salı

İkarus

''zar yırtılmakla bir şey olmaz
kızlık aşk ile bozulur
senin başından henüz böyle bir şey geçmemiş kızım 
gözünden belli''

Ne olacağından habersizce yürüdüm ve otobüse bindim. Sarhoştum. Hatırlamıyorum. İneceğim yeri gördüm. Çok kötü. Keşke görmeseydim. Arkamda bıraktıklarım var. Zaman geçmek bilmiyor. Anlattıklarım birkaç yıla özgü. Yaşım genç. Kalbim geniş. Yollar dar. Yollar dar oldukça kalbimi hissedemiyorum. Tezer Özlü okudukça bolca deliriyor, Bandista dinledikçe bolca coşuyorum. Sınavlarım var, sınavlara girmek istemiyorum. Eğitim sistemine sokasım geliyor.

Durup düşünüyorum.

O yollar hayatımı kararttı.

O otobüsler, o adamlar, o kadınlar, o okullar. Onlar hayatımı kararttı. Kendi hayatımı karartma ihtimalim de vardı, ama geçmiş zaman için suçlayacak başka kimsem yoktu. Onlar. O parklar, özellikle de o adamlar. Bu aralar yalnızlıkla aram kötü. Adamlardan bahsetmem bundan.

O kadınlar ve adamlar birlik olup seviştiler. Ve bazılarının hayatlarını kararttılar.

Var olmaktan zerre haz duymayan bir bünyenin mutlu olabilme ihtimalini düşünüyorum. Oluyor. Uygun şartlarda insan mutlu olabiliyor. Değişikliğe ihtiyaçları var. Onların var olmaya, yeniliğe ihtiyaçları var. İşin aslı, yalnızca ihtiyaçları var. Artık seçici değiller. Önlerine geleni ayırt etme güçleri ellerinden alındı. Artık her şeyi kabul etmek zorunda olduklarını hissediyorlar.

Yalnızlar. Onlar Ferhan Şensoy okurken boğazlarının düğümlendiğini hissedenler. Yusuf Atılgan okurken bunalıma giren, Sabahattin Ali'ye her göz kırpışlarında üzülenler. Mutsuzluklarını şiirlerde bulanlar. Hayatlarını bazı şiirlerle karartanlar. Güzel şiirlerle.

O şiirler hiç olmasaydı.

Derinine inmek zor. Derinde yaşamak zor. Kimsenin olmadığı bir eve tutunmak zor. Aslında böyle bir yerde, böyle bir eve tutunmak zor. İnsanlar hikaye. İnsan önce olmak istediği yerde olacak, insan önce yerini, yurdunu değiştirecek. En azından otobüsünü. Farklı şoförlere, farklı otobüs numaralarına alışacak. Doğulu olanlar bol bol balık yiyecek, kendini Ege'ye adayacak. Rakı ve balığı beraber sevecek.

Egeli adamlar sevgililerine orayı anlatacak. Rakının adabını öğretecek.

Rakının adabını öğretirken aslında hiçbir şeyin adabı olmaması gerektiğinden bahsedecekler. Katı kuralların gereksizliğinden dem vuracak, rakılı bir günün sonunda istedikleri bir yerde uyuyacak, yeri geldiğindeyse sevişecekler. Dört nala. Yeri gelecek sevişmekten başka bir şey yapmayacak, her şeyi açık seçik konuşmaktan utanmayacaklar. Bağımlılaşmayacak, yalnızca sevecekler. Yeri geldiğinde insanlar sevmekten hiç korkmuyor olacak. Dört nala. Birbirlerinin varlığıyla orgazmı yaşayacaklar. Ufak şeyler onlara yetecek. Bazı zamanlarda kendi hayatlarına dönecek, birbirlerini özlemek için geniş zamanlar yaratacaklar.

O yer, hiç gelmeyecek.

Bazen de gelecek, kimse anlamayacak.

Her yerde taş var. Denizler, kayalar var. İsyan var. Kadınlar ve erkekler ölümü düşünecekler. Bir gün gelecek ve insanlar ölümün ciddiyetinin farkına varacak ve yapamadıkları şeyleri yapmaya çalışacaklar. Özgür olacaklar. İnsanlar yaşıyorken özgür olacak. Ölüleri mezarda rahat bırakmayı öğrenecekler. İnsanlar insan olmayı öğrendikleri gün İkarus güneşe gitmeyecek. Ama hiçbir zaman da güneşi sevmekten vazgeçmeyecek.

O yer, belki de gelecek. Ama biz bekleyebilecek miyiz?

Kadınla erkek arasındaki farkı algıladığım ve daha küçük bir çocukken bazı adamlara aşık olmaya başladığımı anladığım günden beri bekliyorum. Gidiş yolunda değişiklikler olsa da, gitmek istenen yer değişmedi. Yadırgamayın. İşler değiştiğinde insanlar yalnızca hayal kurmanın değil, kurduğu hayallerin gerçekleşeceğine inanmanın insanlığın asıl özü olduğunu anlayacaklar.

Bir gün gelecek.

Gerçekleşecek.

İnsanlar sigarayı

ya da tüm zorunluluklarını bırakacaklar.

Aşık olacak ve özgürleşeceğiz.

5 Mayıs 2013 Pazar

Güneş

İstanbul'da erken uyanıyorum. Öyle vaktim olsun falan diye değil, yatakla aramda yalnızlıkla ilgili bir bağım olmadığı için.

Bu arada, yarın dönüyorum. Yalnızlıkla ilgili çok büyük bir bağım olduğu yatağıma gidiyorum.

Nereye döndüğümü bilmiyorum, durup Aksaray'ın arka sokaklarına bir selam çakıyorum.

Dönmek istemiyorum.

Şimdilerde güneşli hava açık pencereden giriyor, perdeler açık ve ben kendimi daha iyi biri gibi hissediyorum.

Ne kadar iyi olduğumu bilmeme ihtiyacım yok. Sadece daha iyi. Her zaman daha iyi.

Daha iyi olmak için uğraşıyorum, gençliğimi hissetmeye, gençliğimi devam ettirmeye çalışıyorum, her gün bira içiyorum, bazı günleri de rakıya ayırıyorum.

İtiraf etmeliyim ki rakı kültürünü çok da bilmiyorum.

İsterim ki sen bana şu rakı muhabbetini en ince ayrıntısına kadar anlat.

Hareketlerinle, mimiklerinle, ellerinle anlat. Rakı kültürünü yaşat bana sonuna kadar, diğer kadınlarla nasıl seviştiysen beni de öyle sev.

Sevmekle sevişmek arasındaki farkı en iyi sen bilirsin çünkü. Karşılık. Karşılık gördüğünle sevişirsin, bazen de karşılığında bir şey görmesen de fark etmez, ''birilerini'' her şekilde seversin. Birilerini her zaman bambaşka seversin.

Sevmediğinle sevişemezsin.

Bir yanın sevilmekten hep korkar. Sevdiğin zamanlarda kendine güvenirsin çünkü, sevildiğin zamanlardaysa korkarsın, hiçbir zaman emin olamazsın.

Ben böyleyim.

Sevilmekten korkarım ama senden korkmam. Sende benden bir parça varmış gibi sanki. Cevaplarını beklerken korkmuyorum mesela, bana her zaman geri dönüyormuşsun gibi.

İstanbul gibisin, hep aklımda, hep kalbimde, o beklediğim, hayallerimdeki şey. Seni yaşamıyorum ama ara sıra seninle oluyorum, okuyorum, okuyorum, seninle oluyorum.

Her gün düzensiz olarak bira içiyorum ve Galata civarında güzel insanlar görüyorum. Kadıköy'de ise eylemler.

Taksim'i kapatanlara ana avrat sövüyorum, sonra sen beni duyuyorsun ve beraber sövüyoruz.

Bize her yol Taksim, diyorum.

Taksim'e gitmeyeceğimi söylemiştim, hayatımda ilk defa sözümü tutuyorum, bu sefer de eylemlere Kadıköy'de gidiyorum.

Eylemlere gidiyorum. Sözümü tutmuyorum.

Moda'yı baştan başa geziyorum.

Kafam çok karışıyor, senin olmadığın zamanlarda başka adamlara inanmaktan korkuyorum. Senden başka kimseye inanmak istemiyorum.

Sadece yürüyorum.

İstanbul gibisin, yalan yok. İstanbul gibi güzel, zarif, kurtarıcı ve hayatımın çoğunu kaplayan bir hayalden öteye gidemiyorsun.

İstanbul gibi karışıksın, onun gibi aşık. Benden başka tüm kadınlara aşık olmuşsun resmen, beni görmeni bekliyorum şimdilerde.

Şimdilerde başka şey düşünmüyorum.

İstanbul'un arka sokakları gibi görünmeyen yüzlerini istiyorum. Kalbinde pislik var mı, bilmek istiyorum.

Tüm bunlar beni korkutuyor, yalan yok. Ama ben İstanbul'dan korkmuyorum.

Tüm fonksiyonlarımı yitirdim, artık siyah giyiyorum.

Tek başına yenen yemekleri hiç sevmem.